|
|
| | #1 |
| Çevrimiçi ![]() ![]() ![]() | 2 büyük deprem şehri batırdı! Antalya’nın 5.2’si ilk değil: ‘Dev kayalar suyla eriyor’ Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Antalya 1900’den bu yana 195 depremin üst merkezi olmuştu. Bu depremlerin yalnızda 1’i 7'nin üzerindeydi. Diğerleri ise 6 ile 7 arası büyüklükte 1, 5 ile 6 arasında büyüklükte 24, 4 ile 5 arasında büyüklükte ise 169 deprem olarak dağılım gösteriyordu. 3 Ekim 1914’teki 7 büyüklüğündeki sarsıntının merkezi olan Burdur’un 93 kilometre güney doğusunda dün yaşanan 5.2’lik deprem, alt merkezi kara içindeki faylarda olan depremlerden biriydi. Antalya, kara sınırları içinde ve yakınlarında aktif fay hatlarıyla çevrili olsa da, şehir için tek deprem tehlikesi bu değildi. Antalya’nın güneyindeki ‘Helen Yayı’ 8’den büyük depremlerle 100 kilometre uzaklıktaydı. Akdeniz’in bu vahşi fayı, geçmişte medeniyetleri yıkıp, şehirleri suya batıracak kadar güçlüydü. Öyle ki şehrin Demre ilçesi açıklarındaki Kekova Adası, aynı isimde batık bir antik kenti hemen kıyısında barındırıyordu. Şehrin bir deprem geçmişi 8 Aralık günü peş peşe yaşanan 4’ten büyük depremleri açıklar nitelikteydi. Yani şehrin kuzeyi ve güneyi faylara son derece yakındı. 8 Aralık’ta gece 03.31’de 4.3’le başlayan sarsıntılar, gün içinde mikro depremleri peşinden getirmiş, saatler 13.21’i gösterdiğinde ise 5.2’lik deprem (Kandilli Rasathanesi) kendini hissettirmişti. Peki şehrin deprem karnesi nasıldı? Yaşanan tüm bu depremler, gelecekte hissedilebilecek sarsıntılar için ipucu veriyor muydu? Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, Antalya’nın depremselliğini Milliyet.com.tr’ye anlattı.![]() ŞEHRİN DEPREM KARNESİ NASIL? ‘221 BİNA 4.7’DE HASAR ALDI’ Antalya, adını depremlerle pek duymadığımız bir şehir olsa da pek çok depremden etkilenmiş bir noktada kurulmuştu. Çünkü şehrin kuzeyi ve güneyinde büyük depremler olduğu tarihsel kayıtlarda yer alıyordu. Buna karşın Antalya’nın içinden geçen fay sayısı 2’ydi. Doç. Dr. Bülent Özmen Antalya’yı çevreleyen faylarla ilgili, “MTA’nın 2013’te yayınladığı Türkiye Diri fay Haritasına göre Antalya il sınırları içinde Kale fayı, Kekova fayı vardır. Kale ve Kekova fayların üretebileceği deprem büyüklükleri 5.1 ile 6.7 arasında değişebilir. Ayrıca, Akdeniz içerisinde yer alan Helenik-Kıbrıs Yay sistemi, Antalya Körfezi, Kıbrıs’ta ve Kıbrıs’ın hemen yakınında deniz içinde bulunan fay hatlarından ve Burdur fay zonu, Aksu Bindirmesi gibi fay hatlarında meydana gelebilecek depremler Antalya’da etkili olabilir. MTA Diri fay haritasında 2 adet aktif fay görünmesine rağmen Antalya ili çevre iller, Akdeniz ve Ege Denizi içinde meydana gelebilecek depremlerden etkilenebilir. Antalya kent merkezi 1945, 1947, 1963 tarihli deprem bölgeleri haritasında tehlikesiz bölgede gösterilmiş, 1972 tarihli haritada IV. Derece, 1996 tarihli haritada da II. derece deprem bölgesi içinde gösterilmişti” diyordu. İşte Doç. Dr. Özmen’in tam da bu sözlerinden Antalya’nın deprem konusunda daha zayıf önlemler alınarak inşa edildiğini anlamak hiç de zor değildi. Şehir çevre illere göre daha az deprem tehlikesi altında olsa da, Antalya sarsıntıların etkisi altında kalacak bir coğrafyaya kurulmuştu. Peki hangi depremler bu şehri ne şekilde etkiledi? Doç. Dr. Bülent Özmen şöyle anlattı: Alıntı Metni ![]() YAĞMUR ANTALYA’NIN KAYALARINI ERİTİYOR! ‘ZEMİN SAĞLAM DEĞİL’ Yağmurun pek çok coğrafyada toprağı yumuşatarak toprak kaymasına neden olduğu görülür. Ancak yağmur suyu bazı coğrafyalarda sadece dağlardaki toprakların kaymasına neden olmakla kalmayabilir. Zemin özellikleri Antalya’daki gibi olan noktalarda karbonatlı kayaçlar yağmur suyuyla iyice tehlikeli hale geldiğinden, zeminde deformasyon, çökme ve kaymalar olabilir. Yani devasa kayalar olarak görülen bu malzemeler, zamana ve doğaya yenik düşebilir. Bu yenilginin ise bir depremle faciaya dönüşmemesi için ‘Uygun zemine doğru yapı’ ilkesinin benimsenmesi hayati önem taşır. Peki Antalya’da yağmurla eriyen o dev kayaçlar nasıl özelliklere sahip? Şehrin zemini depremle ilgili hangi sonuçları saklıyor? Doç. Dr. Bülent Özmen konuyla ilgili, “Antalya’yı zemin özellikleri açısından değerlendirecek olursak geniş ovaların üzerine kurulu yerleşimlerin, yani alüvyon zemin üzerine yapılmış evler, eğer zemin özellikleri dikkate alınmadan yapılmışsa hasar görme olasılıkları oldukça yüksektir. Deprem tetiklemesi ile oluşabilecek heyelanlı bölgeler ve kaya düşmesinin gözlenebileceği yerler vardır. Antalya kent merkezi ve diğer ilçelerdeki karbonatlı kayaçlardan oluşan birimler de suyla temasa girdiğinde eriyebilir ve yerin altında büyük boşluklar oluşabilir. Bu boşlukların da depremin etkisi ile çökme olasılığı vardır. Tarihsel ve aletsel dönemde Antalya ve çevresinde meydana gelen depremlerin büyük çoğunluğu ilin batı kısmında olmuştur. Sahil bandındaki alüvyon zemin üzerine kurulmuş yerleşim alanları deprem açısından en riskli yerlerdir” diye konuştu. ![]() LEONARDO DA VİNCİ BİLE YAZMIŞ! ‘TEPEYİ TAMAMEN SUYA GÖMDÜ’ Marsilya Ticaret Odası’nın arşivleri de Antalya’nın deprem geçmişine ilişkin ipucu veren belgeler arasındaydı. Buradaki verilere göre, 6-20 Mayıs 1743 tarihleri arasında Antalya’da etkili olan büyük bir deprem yaşanmış, limandaki su bir süre çekilmiş, çok sayıda ev yıkılmış ve Fransız Konsolosluğu’nun üzerine sur duvarından kopan kayalar düşerek yapıyı tahrip etmişti. Deprem sonucu birçok köyün yok olduğu ve Sıçan Adası’nın batısında yer alan dağın tamamen suya gömüldüğü de kayıtlara geçmişti. Doç. Dr. Bülent Özmen de bu depremden yaklaşık 300 yıl önce yaşanan bir sarsıntıya dikkat çekerek, “1459’daki deprem, Leonardo Da Vinci’nin yazılarında da geçiyor. Depremin Antalya körfezinin açıklarında meydana geldiği, denizin yarıldığı ve büyük dalgaların oluştuğu, suların çekildiği ve Sıçan adasının batısındaki bir tepenin tamamen suya gömüldüğü kaydedilmişti” diyordu. Yani faylar, şehrin içinden geçmese de yakınlarından geçerek kilometrelerce uzaktan da hasara ve can kaybına neden olacak depremler üretebiliyordu. Peki ama bundan sonrası için Antalya’daki fayların deprem üretme potansiyeli ne seviyedeydi? Doç. Dr. Özmen, bunu da anlatarak sözlerini şöyle noktaladı: Alıntı Metni Kaynak ; Milliyet |
|
| Seçenekler | Arama |
| Stil | |
| |