ForumAilem.Com - Paylasimin Yeni Adresi
  SohbetYaz



Etiketlenen üyelerin listesi

Yeni Konu Aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 17.Haziran.2015   #1 (permalink)
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere kapalı
Bir Kardelen Masalı


Bir varmış bir yokmuş uzak ülkelerin birinde dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yaşarmış.
Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır
güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine binbir
renkler saçar kokusu ile güzelliği ile güzelliğinden çok o
mahçup saf duruşu ile herkesi kendine hayran bırakırmış.

Doğa ananın da en sevgili yavrusu herşeylerden sakınıp
gözettiği en nadide çiçeği imiş bu Dağ Fulyası. En yakın
arkadaşı Nergis'le sıcak yaz günleri boyunca gülüşürler
oynaşırlar bütün doğayı neşeyle donatırlarmış. Fulyacık
Nergis'ini çok sever bir dediğini iki etmezmiş. Elinden
gelse tüm dünyasını Nergis'le paylaşmak istermiş.

Nergis de çok güzelmiş ama Fulya'nın saflığına karşı son derece
kurnaz işveli cilveli bir kızmış. Fulya'yı çok sever onunla
arkadaşlığını sürdürmek için kendini ona benzetmeye çalışır
ama içten içe de Fulya'nın herkes tarafından sevilmesine
tahammül edemez herkes kendini daha çok sevsin istermiş.

Fulya'nın tüm çiçekleri sabırla dinleyip hepsine yardım etmek istemesine herkese çözüm getirmeye çalışmasına hayret edermiş.
Çünkü Nergis çiçek için doğadaki en önemli şey kendisiymiş
kendi duyguları kendi düşünceleri herkesin herşeyin üstünde
imiş. Fakat Fulya'ya özel bir değer verir onun hayranı olduğu
saflığını korumak için olası tüm kötülüklerden sakınmak istermiş.

Fulya ise hep tebessümle karşılarmış Nergis'i zira Doğa

annesinin de aynı koruyucu kollayıcı davranışlarına alışık
olduğu için Nergis'e ayrıca çok güvenir inanırmış.
Bu arada aşağılarda dağların vadilerin ötesindeki
ovalarda ise Bahar Rüzgârı yaşarmış...

Bu rüzgârın en sevdiği iş ovanın tüm çiçeklerine gezip
gördüğü yerleri anlatarak onlara yeni heyecanlar yeni
ufuklar göstermek ve onların hayranlığını sevgisini
kazanmakmış. Birbirinden değişik ilginç öykülerle
çiçeklerin gönlünü çelip en masum görüntüsünü takınır
en hoş sesiyle onlara birbirinden güzel şarkılar söyler
eğlendirirmiş. Çiçekler kendilerinden geçip hayranlıkla
onu dinlerken o fark ettirmeden çiçek tozlarını alıp
koynunda gizlediği kutusuna atarmış.

Bahar Rüzgârı bu çiçek tozlarını karıştırıp bir gün kendine en
güzel kokulu en güzel renkli çiçeğini oluşturacağını hayal eder
yüreği bu hoş beklentiyle çarparmış. Fakat aldığı her çiçek
tozundan sonra yine bir eksiklik hissedip daha güzel daha ışıltılı
binbir renkli çok daha güzel kokulu çiçekler aramaya çıkarmış.

Rüzgâr bir gün yine bu amaçla ovadan ayrılıp vadiye doğru yola
çıkmış. Vadiye geldiğinde birden çok farklı bir çiçek kokusu
hissetmiş etrafına bakınmış ama görememiş.Çünkü koku
yukarılardan geliyormuş. Başını kaldırıp dağa doğru bakmış.
Tepelere yaklaştıkça kokular daha da yoğunlaşırken içlerinden
ayırt edici bir koku tatlı tatlı başını döndürüyor onu daha

yukarılara çekiyormuş. Sonunda onu görmüş. İlk önce
heyecandan yanına yaklaşamayıp uzaktan seyre dalmış.

Fulya çiçek olacaklardan habersiz pervasızca çevresindeki
arkadaşlarıyla şakalaşıyor çocuklar gibi neşeli kahkahalar
atıyor gülerken gözlerinin içi gülüyormuş. Rüzgâr nasıl olup
da bugüne kadar çevresine eşsiz ışıltılar saçan bu çiçeğin
varlığından habersiz yaşadığına hayret etmiş. Hemen harekete
geçmeye karar verip hafif hafif Fulya'nın etrafında esmeye
başlamış. Bir yandan da bildiği en güzel şarkıları söylüyormuş.
Fulya bu beklenmedik hoş esintiyi heyecanla karşılamış kendine
yeni ve çok farklı bir arkadaş edineceğini hissetmiş. Çünkü
arkadaşı Dağ Rüzgârının keskin esintisine karşı Bahar Rüzgârı
tatlı bir meltem edasıyla yapraklarını okşuyor yıpratmadan
dinlendiriyormuş. Güzeller güzeli çiçek rüzgârın coşkulu tutkulu
heyecanlı sesini büyük bir hoşnutlukla dinlemeye koyulmuş...

Rüzgar Fulya'ya ovadaki güzellikleri gezip gördüğü yerlerde
duyup işittiği ve yaşadığı ilginç hikayelerini anlatırken
onun da başını döndürüp çiçek tozlarını alacağı anı hayal
ediyor ve yüreği bu anın heyecanı ile deli gibi çarpıyormuş.
Fakat kendindeki bu yeni duygulara kendide şaşırıyor
Fulya çiçeğin tüm dünyasını merak ediyor daha yakından
tanımak için çırpınıyormuş. Bu nedenle çiçek tozlarını almak
için biraz daha sabredip Fulya ile arkadaş olmaya karar vermiş.

Rüzgâr Fulya çiçeğin dünyasına girdikçe hayranlığı daha da
büyümüş onunla konuşmak onun fikirlerini duymak kendini dinlerken hüzünlü hikayelerde hemen buğulanıveren gözlerine
dalıp gitmek neşeli hikayelerde kahkahalarına karşılık
vermek Rüzgarda tutkuya dönüşmüş.

Fulya'nın kokusu renklerindeki saflık konuşmalarında
kendini hissettiren bilgeliğini çocuksu ifade tarzı hele
sesindeki o içine işleyen ince tını bugüne kadar hiçbir çiçekte rastlayamadığı özelliklermiş. Fulya ise dinlediği o harika hikayelerle kendini dünyanın her yerine (Sansürlü Kelime)ürdüğüne inandığı
bu yeni arkadaşı yüzünden tüm arkadaşlarını ihmal etmeye başlamış. Zamanını hep Rüzgarla beraber geçirmek istiyormuş.
Zira Rüzgâr öyle güzel konuşuyor ve o kadar çok şey biliyormuş
ki Fulya'nın dünyası yepyeni renklerle bezeniyormuş.

Günler geceler boyu birlikte konuşmuşlar gülmüşler
ağlamışlar. Bahar Rüzgârı Fulya'nın bütün güvenini kazanmış. Fulya bu arada Nergis'i ihmal etmemeye çalışıyor onada
rüzgâr'ın anlattıklarını anlatıyor ve ikisini tanıştırırsa birlikte
harika bir dünya kuracaklarını çok eğleneceklerini söylüyormuş. Nergis Fulya'yı ilk kez bu kadar heyecanlı görüyor ve onu
bu kadar etkileyen birini çok merak ediyormuş.

Rüzgâr ise çiçek tozlarını aldığı takdirde Fulya'nın
arkadaşlığını kaybedeceğini bildiğinden bu çok istediği
beklediği anı sürekli erteliyormuş. Fakat aklında da
yaratacağı o muhteşem çiçek olduğundan dağdaki diğer
çiçeklerle arkadaşlık kurup onlarada aynı hikayeleri aynı
şarkıları anlatarak başlarını döndürüyor ve çiçek tozlarını
alıp saklıyormuş. Bir gün Fulya Rüzgâr'ın tüm yaptıklarını görmüş. Fakat çiçek tozlarını saklamasını anlayamamış.
Zira çiçek tozları çiçekler için hayati önem taşıyormuş.

Tüm çiçek arkadaşlarının ertesi baharlarda yeniden canlanıp gün
ışığına kavuşmaları için bu tozların yeniden toprağa düşmesi
gerekiyormuş. Oysa rüzgâr onları kendine saklayarak çiçeklerin
ömürlerini sona erdiriyormuş. Fulya çok üzülmüş onun derin
düşünceli hali Doğa annesini de endişelendirmiş. Bu arada Fulya
istemeyerek Bahar Rüzgârı'nı Nergis'lede tanıştırmış. Ama Nergis'in
çok akıllı olduğunu ve Rüzgâr'ın büyüsüne kapılmayacağını
düşünüyormuş. Oysa Rüzgâr Nergis'in ışıltılı renklerini öyle bir
övgülerle anlatmaya başlamış ki.. Hele Rüzgâr'ın şarkılarında ki
o heyecanlı sesi duyunca Nergis de tüm diğer çiçekler gibi
büyülenmiş ve çiçek tozlarının gitttiğinin farkına bile varmamış.

Fulya büyük bir korku ve üzüntü ile olanları izliyormuş.
Hemen evine dönüp Rüzgâr'a evinin tüm kapı ve
pencerelerini sıkı sıkıya kapatmış. Rüzgâr Fulya'nın olanları gördüğünden habersiz kendinden emin bir şekilde büyük
bir kibir ve iki yüzlülükle Fulya'nın evinin önüne gelmiş. Her zamanki gibi Ona ne eşsiz bir çiçek olduğunu kokusuyla onu büyülediğini çok uzaklardan bu koku ile kendisini çekip
getirdiğini en etkileyici sesi ile söylemeye başlamış.

Fulya çok büyük üzüntüler içinde perdenin arkasından sessizce Rüzgâr'ın anlattıklarını dinliyormuş. Rüzgâr kapıların
açılmayışına anlam verememiş. Tekrar Fulya'ya ne kadar
çok değer sunduğunu söyleyip en hüzünlü sesiyle ona şarkılar söylemeye devam etmiş. Fulya gözyaşları içinde kapılarını
açmadan Rüzgara her şeyi gördüğünü ve yaptıklarını çok
yanlış bulduğunu çiçeklerin yaşamlarının sürekliliği için
o tozlara ihtiyacı varken kendisinin büyük bir duyarsızlıkla
herşeyi önceden planlayarak tozları çaldığını söylemiş.

Rüzgâr Fulya'nın tepkisini çocukça ve anlamsız bulmuş.
O tozlara kendi mükemmel çiçeğini yaratmak için ihtiyacı olduğunu Fulya'ya anlatmaya çalışmış ama Fulya onun yaptıklarını asla anlayamayarak bencillikle suçlayınca
büyük bir kızgınlıkla oradan uzaklaşmış. Nergis ise
olanlardan habersiz Rüzgârla arkadaşlığına devam
ediyormuş. Rüzgâr kendi mükemmel çiçeği için sakladığı
tozları arasında Fulya'nın eksikliğini içinde duyarak
kutusunu açmış bir daha ki bahara kendi muhteşem
çiçeğini oluşturmak amacıyla çiçek tozlarını toprağa
serpmek istediğinde birde ne görsün tozların hepsi
kutunun içinde günlerce havasız kalmaktan
bozulup küflenmemiş mi?

Rüzgâr her çiçek tozunun kendi doğal ortamı içinde sadece
ait olduğu çiçek olarak yaşayabileceğini çok geç anlamış.
Yinede büyük bir kibirle doğanın kanunlarına karşı geldiğini binlerce çiçeğe sonbaharı yaşattığını görmezden geliyor
diğer yandan içinde Fulya'nın yokluğundan kaynaklanan
büyük bir boşlukla tüm hedef veamaçları
tükenmiş bir şekilde avare esip duruyormuş...

Fulya gördüklerine yaşadıklarına dayanamıyor büyük acılar çekiyormuş. Hele bir dahaki baharda hiçbir arkadaşının olamayacağını düşündükçe Nergis'inin bile Rüzgâra
kapılıp gittiğini görmek onu kaybettiğini bilmek Fulya'nın
büyük üzüntülerle hastalanmasına neden olmuş.
O incecik zarif boynu bükülmüş günden güne sararıp
solmuş. Doğa anne üzüntüsünden ne yapacağını bilemiyor
en değerli yavrusunun gözünün önünde eriyip gitmesini
hastalıktan ölecek hale gelmesini önleyecek çareler arıyormuş.
En sonunda aklına çok güzel bir fikir gelmiş. Hemen Dağ Fulyası'nın yanına gelerek onun vaktinden çok
önce uyumaya başlaması gerektiğini söylemiş.

Fulya çiçek derin üzüntülerle minicik yüreği çok yorgun olduğundan henüz daha bahar aylarında olmasına rağmen
annesinin kollarında kolayca uyumuş.. Günler haftalar aylar boyunca hiç uyanmamış.. Böylece tüm yaz ve sonbahar aylarını uykuda geçiren Fulya bir gün kulağında Doğa annesinin
tatlı mırıltılarını duyarak gözlerini açmış. Yüreğinin nedenini
henüz bilemediği büyük bir huzur ve mutluluk ile dolu
olduğunu hissediyormuş. Gördüklerini anlamaya çalışıyor
muazzam bir beyazlığın ortasında gözleri kamaşıyormuş.

Adeta tüm evren bu güzel ve cesur çiçeğin yüreğini huzurla doldurmak istercesine büyük bir sessizlik içindeymiş. Karların Prensi ise büyük bir şaşkınlıkla kardan pelerinin altından
adeta yüreğini delip çıkan bu çiçek karşısında nefesi tutulmuş gözlerine inanamayarak bu güzel çiçeğin yaşama yeniden gülümsemesini izliyormuş. Hayatında ilk kez böylesine
güzel bir çiçekle karşılaşmış. Zaten zavallıcık hayatı boyunca
hiç çiçek bile göremiyormuş ki kış boyunca doğadaki
tüm canlılar kış uykusuna yatar her yer derin bir sessizliğe gömülürmüş. Fulya da doğaya böylesine muazzam
güzellikler veren ve büyük bir huzur içinde uyumasını
sağlayan karlar prensine mutlulukla gülümsüyormuş.

Tüm ruhu ve incecik zarif gövdesi ile sadece karlar prensine yönelmiş gözleri sadece onu görsün yüreği sadece on duysun istemiş. İşte; o günden beri tüm doğa Dağ Fulyasına
KARDELEN demeye başlamış. Zira karları delip yeryüzüne çıkabilen tek çiçek Kardelen olmuş. Karların ve Karlar
Prensi'nin tek çiçeği ... Kardelenle Karlar prensi birbirlerine
hiç beklemedikleri bir anda kavuşmanın sevinci ile
sonsuza dek büyük bir mutlulukla yaşamışlar...


  Alıntı ile Cevapla

Cevapla


Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Çirkin KIz masalı Sare Çocuk Hikayeleri/Masalları 0 12.Eylül.2015 15:31
Ak Benekli Masalı DeSTaN Çocuk Hikayeleri/Masalları 0 17.Haziran.2015 15:38
Ay İle Nyak Masalı DeSTaN Çocuk Hikayeleri/Masalları 0 17.Haziran.2015 15:36
Ay Kız Masalı DeSTaN Çocuk Hikayeleri/Masalları 0 17.Haziran.2015 15:35
Gölgesiyle yarışan tay masalı DeSTaN Çocuk Hikayeleri/Masalları 0 17.Haziran.2015 15:31