ForumAilem.Com - Paylasimin Yeni Adresi
  SohbetYaz



Etiketlenen üyelerin listesi

Yeni Konu Aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 17 - 06 - 2015, 11:18   #1 (permalink)
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere kapalı
Uyuyan Güzel


Bir zamanlar bir Kral ile Kraliçe bir kız çocukları olunca bu mutlu günün şerefine bir ziyafet vermişler.
Ziyafetten sonra Kral çevresindeki insanlara baba olmanın kendisini nasıl mutlu ettiğini anlatmış zira yıllar yılı karısıyla birlikte hep bir çocuk sahibi olmayı beklemiş durmuş.

Sonra bebeğin altını değiştirmeyi yeni öğrendiği sıralarda başına gelenleri anlatırken konukların hepsini güldürmüş.

Derken konukların bebek Prenses’e hediyelerini verme zamanı gelmiş. Herkes hediyelerini verdikten sonra sıra on iki periye gelmiş. “Benim Prenses’e hediyem Mutluluk” demiş birinci peri.

Konuklar sevinçle alkışlamışlar Kral’ın ağzı kulaklarına varmış. “Benim hediyem Güzellik” demiş ikinci peki.

“Benim hediyem Akıl” demiş üçüncüsü. Böylece on bir peri hediyelerini tek tek vermişler. On ikinci peri tam hediyesini vermek üzereymiş ki bir gök gürültüsüyle sarsılmış bütün saray.

Kapılar ardına kadar açılmış içeriye yaşlı bir kadın girmiş ayaklarını sürüye sürüye.

Onu gören herkes korkudan gözlerini kapatmış. “On üçüncü peri!” diye bağırmışlar hep bir ağızdan. “Bana davetiye yok mu Kral?” demiş on üçüncü peri korkun sesiyle kapı ağzından. “Sana davetiye yollamayı unutmuş olmalılar” demiş Kral kem küm ederek. “Hizmetkârlar! Sofrada hemen bir yer daha açın! Çabuk!” Aslında Kral onu bile bile davet etmemiş çünkü sarayda periler için sadece on iki altın tabak varmış. O da düşünmüş taşınmış çareyi birini davet etmemekte bulmuş.

On üçüncü peri minik Prenses’in kundağının yanına gitmiş. Bebek agu deyip minik elini ona doğru uzatmış.

Derken peri birden “Benim de prensese hediyem on beşinci yaş gününde parmağına iğ batar batmaz ölmesi” demiş iğrenç bir kahkaha atarak. Yine bir gök gürültüsüyle kötü peri kaybolup gitmiş.

Sarayın kapıları gürültüyle kapanmış ardından. Korkunç bir sessizlik kalmış geriye. Sonra Kraliçe ağlamaya başlamış. On ikinci peri öne atılmış. “Ben hediyemi vermedim daha” demiş yumuşak bir sesle. “Kötü büyüyü bozamam belki ama onu değiştirebilirim.

Benim hediyem de büyüyü Prenses’in parmağına iğ battığında ölmesi yerine yüz yıl uyuması şeklinde değiştirmek olsun o zaman.” Yıllar geçmiş aradan.

Bebek büyümüş sağlıklı güzel mutlu ve akıllı bir genç kız olmuş. Kral’la Kraliçe kötü büyüyü çoktan unutmuşlar.

Zaten ülke içinde ne kadar iğ varsa daha Prenses bebekken yok edilmiş. Prenses uzun yıllar güvendeymiş.

Fakat tam da on beşinci yaşına bastığı gün Prenses daha önce hiç fark etmediği bir kapı keşfetmiş. Kapıyı açmış kıvrıla kıvrıla yukarı çıkan bir merdivenle karşılaşmış.

Merdiveni çıkınca üzerinde altın bir anahtar bulunan bir kapıya varmış.

Kapıyı açınca içerdeki küçük odada tekerlekli bir şeyi çalıştıran yaşlı bir kadın görmüş. “Ne yapıyorsunuz öyle?” diye sormuş prenses. Yaşlı kadın gülümsemiş. “İplik eğiriyorum!” demiş. “Orada öyle bakıp durma.

Gel bir de sen dene hadi.” İği Prenses’e doğru uzatmış.

O anda olanlar olmuş. İğin sivri ucu Prenses’in parmağına batmış Prenses hemen yere yığılıp kalmış.

Dışarıda avluda tavuklar gıdaklamayı kesmiş. Prenses’in köpeği aşçının kedisini kovalamaz olmuş. Çalışma odasında kızının doğum günü davetiyesini yazmakta olan Kral’ın elinden kalem düşmüş.

Mutfaktaki ocaklar yanmaz olmuş. Tüm saray uykuya dalmış. Yıllar yavaş yavaş akıp geçmiş. Saray unutulmuş.

Ama olaydan yüz yıl kadar sonra bir gün yakışıklı bir Prens o civardan geçiyormuş. Uzaklarda dikenli çalılarla kaplı bir yer gözüne ilişmiş.

Adamları gülerek bu büyülenmiş sarayla içindeki uyuyan güzel hakkında duydukları bir hikâyeyi aktarmışlar ona.

‘Ya doğruysa’ diye düşünmüş prens ve atını dikenli çalılarla kaplı yola sürmüş. Önce çalılardan geçilecek hiç yol bulamamış. Çalılar hem çok sıkmış ve hem de üstüne tırmanılamayacak kadar dikenliymiş.

Bakmış olacak gibi değil çekmiş kılıcını ve yolunu açmak için çalıları kesmeye başlamış. Çalılıkları aşan Prens gördüklerine inanamamış. Her yer bir heykel gibi kıpırdamadan duran hayvanlar ve insanlarla doluymuş.

Sarayın içinde dolaşmış. Güneşle aydınlanan pencerelerde tek bir sinek bile vızıldamıyormuş.

Hiç kimse kımıldamıyor hiç kimse cevap vermiyormuş sorularına. Derken kapısı yarı açık bir kuleye varmış.

İçeri girmiş kıvrıla kıvrıla yukarı doğru uzanan bir merdivenle karşılaşmış. Prens merdivenlerin bittiği yerde tepede altına benzer bir şeyin parladığını görür gibi olmuş.

Merdivenleri çıkmış ve kendini Prenses’in önünde bulmuş. “Uyuyan Güzel” demiş fısıltılı bir sesle. Kızın güzelliğine dayanamamış eğilip dudaklarından öpmüş.

Prens onu öper öpmez Prenses gözlerini açmış. Onun uyanmasıyla birlikte sarayın mutfağında ocak tekrar yanmaya başlamış. Çalışma odasında Kral elinden düşürdüğü kalemi almış ve kızının doğum günü davetiyesini yazmaya devam etmiş.

Tavuklar yerdeki buğday tanelerini gagalamaya başlamış.

Kulenin en üst katındaki odada Prenses karşısında Prensi görmüş. Yüz yıldan sonra ilk defa dudaklarında bir tebessüm belirmiş. “Benimle evlenir misin?” diye sormuş Prens fısıltıyla. “Evet!” demiş Prenses ve Prensi öpmüş.

Kral bu güzel haberi alınca muazzam bir ziyafet hazırlatmış. Prens ile Prenses evlenmişler ve ömür boyu mutluluk içinde yaşamışlar.

  Alıntı ile Cevapla

Alt 17 - 06 - 2015, 11:21   #2 (permalink)
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere kapalı
Cevap: Uyuyan Güzel


Bundan yıllar önce uzak ülkelerin birinde bir kralla güzeller güzeli bir kraliçe yaşıyordu.Kocaman görkemli bir şatoda oturan kral ve kraliçeyi ülkenin halkı çok seviyordu.

Özellikle güzel olduğu kadar iyi kalpli olan kraliçeye herkes hayrandı.

Bu iyi yürekli kraliçenin hayattaki en büyük dileği bir çocuk sahibi olmaktı.

Sonunda bu dileği gerçekleşti ve güzel bir ilkbahar sabahı harika bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Genç kralla Kraliçenin mutluluğuna diyecek yoktu.

Küçük prensesle doğumunu kutlamak için o güne kadar görülmemiş bir şenlik düzenlendi. Bu şenliğe o ülkedeki bütün insanlar ve periler davet edilmişti.

Şenlikler şatonun büyük salonlarında kutlanıyordu. Her taraf o günün şerefine süslenmişti.

Bütün davetlerin dikkati yatağında uslu uslu yatan
minik prensesin üzerindeydi. Melek yüzlü iyilik perileri beşiğin çevresinde toplanmıştı. Her biri sırayla bebeğe iyi dileklerde bulundular.

Kimi ona güzellik kimi akıl kimi de cömertlik armağan etti. Fakat büyük bir talihsizlik olmuş ve yaşlı bir periyi şenliğe davet etmeyi unutmuşlardı.


Bütün konuklar neşe içinde eğlenirken yaşlı peri birden ortaya çıkıverdi. Şenliğe davet edilmediği için çok kızmıştı. Öfkeyle

küçük prensesin beşiğine yaklaşarak “Onaltı yaşına geldiğinde parmağına bir iğ batacak ve öleceksin” dedi Oradaki herkes şaşkınlıktan donakalmıştı.

İşte tam bu sırada henüz dilekte bulunmayan perilerin en genci ileri atıldı. ” Üzülmeyin dedi yavrunuz ölmeyecek Küçük prenses yüz yıl sürecek derin bir uykuya dalacak ve bir prens gelip onu öptüğünde bu uzun uykudan uyanacak”

Kral ve Kraliçe genç periye teşekkür etti.Ama kral yinede bu kehanetin gerçekleşmesinden büyük kaygı duyuyordu. Hemen bütün muhafızlarına ülkedeki iğlerin kaldırılmasını emretti. Bu emre uymayanların cezası ölüm olacaktı. Böylece aradan uzun yıllar geçti.

Mutlu bir hayat süren prenses hergün biraz daha büyüyüp güzelleşiyordu.

Onaltı yaşına geldiğinde bir gün şatoyu gezmeye karar verdi. Şato okadar büyüktü ki bilmediği pek çok yeri vardı. O zamana kadar görmediği küçük bir odada yaşlı bir kadına rastladı. Kadın elindeki iğ ile iplik eğiriyordu.

Bu iğ nasıl olduysa muhafızların gözünden kaçmıştı. Çok meraklanan prenses tanımadığı bu garip alete dokunmak istedi ve iği eline alır almaz eline battı . Kötü kehanet sonunda gerçekleşmişti.

Hemen uykuya dalan güzel prenses ipek örtüler içinde altından yapılmış bir yatağa yatırıldı. Prensesle birlikte bütün şato yüz yıl sürecek derin bir uykuya daldı.

Kral Kraliçe muhafızlar hizmetkarlar ve saray çalgıcıları da uyumuştu. Sadece onlarda değil… Sahibiyle birlikte avludaki köpek ahırdaki koşulmuş at hatta dallardaki kuşlar bile uyudu.

Her tarafa derin bir sessizlik çökmüş onları uyandırmamak için rüzgar bile susmuştu. Ağaçların yaprakları da kımıldamaz olmuştu. Bu arada uyuyan şatonun çevresinde sık bir orman göğe doğru yükselip onu bütün gözlerden gizledi. Bu arada aradan tam yüz yıl geçmişti.

Yine ilkbahar gelmiş bütün doğa uyanmıştı. günlerden bir gün genç ve cesur bir prensin ormana yolu düştü.

Uyuyan güzel efsanesini duymuş ve onu bulmaya karar vermişti. Günlerce aradıktan sonra önüne geçemediği bir duygu onu bu ormana çekmişti. Sonunda şatoyu buldu ve prensesin uyuduğu odaya girdi. Daha onu görür görmez yüreğini tarifsiz bir sevgi kapladı.

Prenses’e daha o anda aşık olmuştu. Genç kıza doğru eğildi ve onu hafifçe öptü. Güzel bir prenses sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi hemen gözlerini açtı. Onunla birlikte şatodakilerde gözlerini açtı. Kötü kalpli perinin büyüsü artık bozulmuştu. İki genç kısa süre sonra görkemli bir düğünle evlendiler ve uzun yıllar birlikte mutlu bir hayat sürdüler.


  Alıntı ile Cevapla

Cevapla



Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hoşçakal güzel dünyam Sare Aşk ve Sevgi 0 12 - 09 - 2015 00:44
güzel takı çeşitleri Sare Moda 0 06 - 08 - 2014 09:07
Güzel Bir Hikaye “Kız İsteme” Sare Dini Hikayeler 0 05 - 08 - 2014 08:04
Ne güzel şey hatırlamak seni matEm Diğer Şiirler 0 12 - 07 - 2014 14:45