ForumAilem.Com - Paylasimin Yeni Adresi
  SohbetYaz



Etiketlenen üyelerin listesi

Yeni Konu Aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 15 - 09 - 2015, 09:02   #1 (permalink)
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere kapalı
You can not vote!
0
You can not vote!

Friedrich Nietzsche


15 ekim 1844 ' te bir alman kasabası olan Röcken'de dünyaya gelen Nietzsche, Lutherci Protestan,dindar bir ailenin çocuğudur.küçük yaşta babasını kaybedince ilköğretimini göreceği Noumburg'a annesi ve kız kardeşi ile yerleşir. Daha sonra 1858'de burs kazanarak gittiği Protestan yatılı okulu Schulpfortay'da üstün başarı göstererek eski Yunan ve Roma Klasikleri üzerine temel bir eğitim aldı.1864'te aile geleneği gereği papaz olmak üzere Bonn Üniversitesine gitti;ama burada filoloji bilgini Friedrich Wilhem Ritschl'in etkisiyle Klasiklere ilgi duydu.Burada müziklede uğraşan Nietzsche kompozisyon çalışmaları ardından 1868'de Prusya Ordusunda askerlik yaptı.Ancak çeşitli nedenlerden dolayı bu görevden alındı.Aynı yıl Basel Üniversitesinde Filoloji Profesörü olarak çalışmaya başladı.Bu arada Arthur Schopenhaver'in felsefesini derinlemesine incelemeye başladı.Ertesi yıl İsviçre vatandaşı oldu ve Fransa-Prusya savaşında gönüllü olarak cepheye gitti; fakat dizanteri ve gifteriye yakalanınca Basel'e geri döndü.Sağlığının giderek bozulması üzerine 1879'da -görevinden alındı.Bundan sonraki son on yılını yalnız ,fakat yoğun bir düşünsel bir çaba içinde geçirdi.Klasik Filolojiden tümüyle uzaklaşıp kendini felsefeye vermesi ve bunun yaşamında kısa ama yoğun bir şekilde yer alması,Baş yapıtı olan "Böyle Buyurdu Zerdüşt"üyazmasını sağladı.Baş yapıttan daha sonra ustalığını kanıtladığı ''aforizma üslubunu'' geliştirdi.


Böyle Buyurdu Zerdüşt,Nietzsche 'in en temel düşüncelerinden biri olan "bengi dönüş" kavramı üzerinde durmuştur. Her insanın yaşamının baştan sona belirlenmiş bir bütün olduğunu,insanın yaşamını bütünlügü içinde,olduğu gibi kabullenirse büyük bir özgürlük kazanacağını ileri süren Nietzsche 'ye göre bu noktaya ulaşmış insan "üstinsan" olacaktır.


Nietzseche 1889 yılı başlarında zihinsel yetilerini tümüyle yitirdi.Bunun, öğrencilik yıllarında yakalandığı frenginin ilerlemesi yüzünden olduğu düşünüldü.sonraki 11 yıl boyunca bitkisel denecek bir hayat sürdü ve 1900 yılında ailesinin yanında öldü.


15 Ekim 1844'te doğmuştur. Babası Karl Ludwig Protestan Kilisesinde papazdı. Karl Ludwig; Friedrich Nietzsche'nin annesi Franziska Oehler ile 1843'de evlenmişti. Doğumu Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm'in doğum gününe rastladığı için adı Friedrich Wilhelm olmuştu. (Nietzsche daha sonra ikinci adı "Wilhelm"'i çıkardı.[2]) Kız kardeşi Elisabeth, 1846'da doğdu ve ondan sonra 1848'de Ludwig adında bir erkek kardeşi oldu. Babası Karl Ludwig'in baş ağrılarına tanı konulamamıştı. Daha sonra hızlı ilerleyen bir tümör olduğu saptandı fakat babası kör oldu ve öldü (1849). Onun ölümünü Friedrich'in erkek kardeşi Ludwig izledi (1850). Bu kayıp yüzünden annesi ve kız kardeşi ile birlikte Naumburg'a taşındılar (1850). Böylece çocukluk yılları kadınların himayesinde geçti.
İlk öğrenimini Bürgerschule'de tamamladı. Orada Gustav Krug ve Wilhelm Pinder ile arkadaş oldu ve müzik de dahil pek çok konuda zekasını gösterdi. Müzik konusundaki üstün yeteneğine rağmen Müzikte sıradan biri olmaktansa hiç olmam. diyerek müzik kariyerini başlamadan bitirdi. On üç yaşında ilk eserini yazdı (1857). İlk şiirini de takiben 1861 yılında kafasını kurcalayan varoluş soruları üzerine yazdı.


Nietzsche'nin gençlik resimlerinden biri
1858 yılında ünlü protestan okul Schulpforta'yı kazandı. Orada Paul Deussen ve Carl von Gersdorff ile dost oldu. Şiir konusunda çalışmalarda bulundu. Müzikte kendini ilerletti. Üstün başarılar gösterdi ve öğrenimi esnasında da Antik Yunan ve Roma klasikleri ile tanıştı. Daha sonra teoloji ve klasik filoloji okumak için Bonn Üniversitesi'ne gitti. Burschenschaft Frankonia grubuna üye oldu ve ilk yarıyıldan sonra okulu bıraktı. İnancını kaybetmesi üzerine annesi bu duruma çok öfkelenmişti.[3] Bunda David Strauss'un Life of Jesus kitabı da etkili olmuştu.[3] Bununla birlikte hayat felsefesi yavaş yavaş oluşmaya başladı. Alkol alıyordu ve sık sık kavga ediyordu.
Bonn Üniversitesi'nden ayrıldı ve arkadaşı Friedrich Wilhelm Ritschl'in peşinden Leipzig Üniversitesi'ne gitti. Ölümüne sebep olan frengi hastalığını da yine bu dönemde bir genelevden kaptığı iddia edilir.[4]. Ayrıca bu dönemde Schopenhauer'in eserleriyle de tanıştı. Eğitimine devam ederken de, Rheinisches Museum dergisinde yazıları yayınlanıyordu.
1866 yılında Schopenhauer ve Friedrich Albert Lange Geschichte des Materialismus ile tanıştı.

Ritschl'in desteğiyle, Nietzsche Basel Üniversitesi'nden Filoloji profesörlüğü olarak oldukça cömert bir teklif aldı.[5]
1869 yılında Wagner, Nietzsche'yi, Tibschen'e davet etti. Noel için gittiği Wagner'lerde, ilk kitabı Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Musik'i (Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu) yazmaya başladı.
Daha sonra Alpler'e giden Nietzsche, Prusya vatandaşlığından çıkıp İsviçre vatandaşı oldu ve Prusya Fransa savaşına gönüllü sıhhiye eri olarak katıldı (1870).[6]
“ Karşımızda devlet var. Başlangıcı insana utanç verici. Çünkü devlet insanların çoğu için kurumak bilmeyen bir acı kuyusu, ikide bir buhranlara salarak onları tüketen bir alev. Ne var ki, çağırmaya görsün, ruhlarımız kendilerini unutuyor; kanlı çağrısına yığınlar koşa koşa gidiyor, kahraman oluyorlar.[7] ”
Frankfurt'ta, resmi geçit yapan bir süvari birliği görmüş ve o anı şöyle tasvir etmiştir:
“ En güçlü ve en yüksek yaşama isteminin sefil bir varoluş mücadelesinde değil, savaş isteminde, güç isteminde, yenmek isteminde olduğunu duydum ilk defa.[7] ”


Nietzsche, asker üniforması ile
Savaşı Fransa kaybetti ve Nietzsche savaşta, difteri ve dizanteri hastalıklarına yakalandı. Walter Kaufmann'a göre burada Nietzsche, ölümüne sebep olan sifilis'e de yakalandı. Daha sonra Nietzsche Basel'e geri döndü ve Üniversitede Homer ve Klasik Filoloji konularında dersler vermeye devam etti. Nietzsche burada Franz Overbeck ile de tanıştı. Overbeck, ölümüne kadar Nietzsche'nin arkadaşı olacaktı.
Yine bu dönemde Afrikalı Spir [8][9] ve meslektaşı Jacob Burckhardt, Nietzsche'yi konferanslarıyla etkilemişlerdi. Nietzsche, ilk kitabı Müziğin Ruhundan Tragedya'nın Doğuşu'nu bitirdi ve 1872'de yayımladı. Kitabı akademik çevrelerce beğenilmedi ve çok ağır eleştirilere maruz kaldı.
1872 ve 1876 yılları arasındaysa Nietzsche, Çağa Aykırı Düşünceler dörtlemesini yayınladı. Dörtlemeyi yayınladıktan sonra Nietzsche, Paul Ree ve Hans von Bülov, Malthilda von Maysenburg gibi isimlerle tanışmıştır.
1878'de evlenme teklifi yaptığı bir kadından ret cevabı aldı. Daha sonra sağlık problemleri iyice arttı ve üniversiteden istifa etmek zorunda kaldı. Sağlığına uygun yer aradı. Sils Maria, Cenova, Rapolla, Tunus, Turin ve Nice şehirleri bunlardan bazılarıdır.[10]
Nietzsche daha sonra Naumburg'a ailesini görmeye geldi. Fakat kız kardeşi ile aralarındaki gerginlik sürüyordu. Daha sonra arkadaşı, öğrencisi ve sekreteri Peter Gast'dan Basel'e gelmesi için bir davet aldı. Gast ve Overbeck çok yakın arkadaşlarıydılar. Malwida von Meysenbug, Wagner olayında Nietzsche'yi savunuyordu. Daha sonra Nietzsche bir müzik eleştirmeni olan Carl Fuchs ile iletişime geçti. Bu sürede edebî açıdan oldukça üretkendi. Yine bu dönemlerde Salome'a aşık oldu. Salome, Nietzsche'nin evlenme teklifini reddettikten sonra ilişkileri sona erdi. Nietzsche bu yüzden oradan ayrılıp Rapallo'ya gitti.


3 Ocak 1889'da polis tarafından kargaşa çıkarmaktan tutuklandı. Gerçekte orada tam olarak ne olduğu bilinmiyor fakat söylentiler, Nietzsche'nin kırbaçlanmakta olan bir ata sarıldığı ve ağlayarak onu korumaya çalıştığı, sonra yere yığıldığı üzerinedir. Aynı olay Dostoyevski'nin romanı Suç ve Ceza'nın I/5 bölümünde, Raskolnikov'un da başına gelmiştir.[14]
Bu olaydan sonra Nietzsche, "Mutsuz Mektuplar" olarak bilinen mektuplarını kaleme aldı. Alman imparatorundan Papalık'a kadar pek çok yere mektup yazdı.[15]
3 Ocak'ta Buckhard, Nietzsche'nin mektuplarından durumunu anladı ve onu Basel'de bir kliniğe yatırdı. Daha sonra annesi onu "Jena"'daki bir kliniğe nakil ettirdi. Fakat doktorlar, Nietzsche'nin durumunun umutsuz olduğunu bildiriyordı. Annesi, mart ayında Nietzsche'yi eve getirtti.
Bu süreçte, Nietzsche'nin eserleri üzerindeki tahrif süreci başladı. Önce arkadaşları, sonra Paraguay'dan kocasının intiharı üzerine geri dönen kızkardeşi tarafından eserleri değiştirildi.
Nietzsche 1889'un başlarında sokakta yürürken birden yere düştü. Uzmanlara göre bunun sebebi sifilistir.[kaynak belirtilmeli] Nietzsche'nin semptomları beyin kaynaklı. Felsefcilere göre bu hastalık Nietzsche'nin bazı eserlerindeki fikri tutarsızlığın da sebebi.[16][17]
Nietzsche, bir süre sonra zihinsel yetilerini tümüyle kaybetti. On bir yıl boyunca bitkisel denebilecek bir hayat sürdü. 25 Ağustos 1900 tarihinde hayata gözlerini yumdu.[18]. Kızkardeşi, onu Lützenve yakınlarındaki Röcken'deki kilise mezarlığında babasının yanına gömdürdü. Arkadaşı Gast, cenaze merasiminde bir konuşma yaptı ve onu şu sözlerle uğurladı:"İsmin kutsal olsun, tüm kuşaklar için...
  Alıntı ile Cevapla

Alt 15 - 09 - 2015, 09:02   #2 (permalink)
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere kapalı
Cevap: Friedrich Nietzsche


Üstinsan sözcüğünü ilk olarak teolog ve yazar Heinrich Müller, 17. yy'da yazdığı Geistlichen Erquickstunden adlı eserinde kullanmıştır.[20] Nietzsche, üstinsanın tüm evrenin amacı ve sebebi olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre Üstinsan insanlığın da amacıdır.
Nietzsche, üstinsan kavramıyla, soylu bir insan eylemliliği kavramını yeniden kurmaya çalışır. Son İnsan, yalnızca maddi teselli peşindeyken, üstinsan yaşamını büyük eylemler uğruna harcamaya hazırdır. Üstün olmak, isteyerek iyinin ve kötünün ötesinde durmaktır.[21]
Nietzsche kendisini, üstinsanın habercisi olarak tanıtır ve kendini Zerdüşt ile özdeşleştirir. Bu konuda eserinde şöyle yazmıştır[22]:
“ İnsan bir iptir ki hayvanla üstinsan arasına gerilmiştir. Uçurumun üstünde bir ip. Tehlikeli bir geçiş, tehlikeli bir yolculuk, tehlikeli bir geriye bakış, tehlikeli bir ürperiş ve duraksayış. â€
“ Çünkü insanlar eşit değildirler. Gerçek budur. Ve benim istediğim şeyi onlar istemezler. â€
[23]
İnsanların üstinsanı karalayacaklarını şu ifadelerle bildirir[24]:
“ İddia ederim ki benim üstinsan dediğime, siz şeytan diyeceksiniz. â€
“ Sert olunuz! â€
[25]
“ Panayırda kimse üstinsanlara inanmaz. Orada konuşmak isterseniz halk tabakası göz kırpar ve "Biz hep eşitiz" der. â€
[26]
“ Haydi haydi, ey üstinsanlar! Ancak şimdi insan, geleceğin doğum sancısındadır. Tanrı öldü, şimdi dileriz ki üstinsan yaşasın.[27]
Ey üstinsanlar, içten adamlar, açık kalpliler; güvensiz olun! Derinliklerinizi gizli tutun; çünkü bugün halk tabakasının günüdür. â€
[28]
Nietzsche'nin üstinsanı, belli bir evrim sürecinin ardından, insanlar arasından çıkıp, bütün insanlığı yönetecek, tüm insanlara tahakküm edecek bir diktatör değildir. O, her ne kadar on dokuzuncu yüz*yılda kapitalizmin yarattığı fabrika köleleri*ne, kapitalizmin Hıristiyanlıktan miras alıp koruduğu köle ahlâkına, burjuva demokrasi*siyle onun eşitlik idealine karşı çıkarken, bu düzenin veya Avrupa'daki demokratikleş*menin bir yandan da zorbalık, acımasız bir diktatörün ortaya çıkışı için gerekli altyapı*yı hazırladığını söylemiş olmakla birlikte, onun üstinsanı, sanıldığının tersine, Hitler değildir

  Alıntı ile Cevapla

Alt 15 - 09 - 2015, 09:03   #3 (permalink)
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere kapalı
Cevap: Friedrich Nietzsche


Ana madde: Tanrı öldü
"Tanrı öldü", Nietzsche'nin en popüler sözlerinden biridir. Bu düşünceyi Nietzsche, ilk kez Şen Bilim adlı eserinde dile getirmiştir. O dönemin koşullarına göre yorumlanması gereken "Tanrı'nın Ölümü" düşüncesini, kendi tabiriyle bir kaçığın ağzından duyurur. Gündüz vakti elinde fenerle dolaşıp "Tanrı öldü! Tanrı öldü!" diye bağıran bir delinin ağzından, Tanrı'nın ölümünü ilan eder.


Friedrich Nietzsche, Basel, yaklaşık olarak 1875.
Nietzsche "Hiçbir adalete sığmayan, sayısız çatışma ve acılar iyi bir Tanrı'ya nasıl mal edilebilir?" düşüncesinden yola çıkarak, Tanrı'nın ölümünün insanın anlaşılmaz olan doğasını yenmesi için ve üst insan'a ulaşılabilmesi için bir mecburiyet olduğunu savunmuştur.
Tanrı'nın, insanı yeryüzüne acı çekmesi için yolladığına inanır. Nietzsche bunu Empedokles adlı eserinde de vurgulamıştır. Nietzsche'ye göre "Sanatçı Tanrı" kendisini Yunanlıya bir model olarak sunar. Onun kendisine bir şekil vermesini, mermerin ya da taşın içinde gizli kalan heykeli çıkarıp, sonra da gerçekleştirilen bu sanat yapıtının tadına varmasını önerir. "Hristiyan Tanrı" ise emredicidir. İnsanın dünya nimetlerinden faydalanması yerine, çile çekmesini ister. "Tanrı'yı yadsıyoruz, Tanrı'nın sorumluluğunu yadsıyoruz ve böylece, yalnızca dünyayı biliyoruz." Nietzsche olaylar sonrası insanların Tanrı'yı suçlamayarak suçu dünyaya bulmalarının yanlış olduğunu düşünmüştür. Nietzsche'ye göre geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.
Bununla beraber, bu araçlar bizim için dayanılması zor bir dünyayı dayanılabilir kılabilmeye hizmet ederler. Bu hizmet yıllardır dinlerin varoluşu ile de desteklenmektedir. Dinler bize öbür dünya gibi güzel vaatler sunarak, bize bu dünyada yapmamız gerekenleri buyururlar. Bu buyruklar, insanların özgür ve başkaldıran doğasını yoketmeye onları birer sürü parçası haline getirmeye yöneliktir.
Nietzsche Tanrı anlayışına ve hayatı katlanılabilir kılan araçlara karşı çıkar. Öte yandan, bunlar varolmadan yaşamanın ne kadar zor olduğunu ve ne kadar yüksek düzeyde hayat ve birey bilinci gerektirdiğini söyler. İşte onun istediği de budur. Bilime ve dine hizmet edenler bu noktada birbirinden farklı değillerdir. İkisi de bu araçların ve vaatlerin tekrar tekrar insan hayatına girmesine ve insanların bunlara körü körüne bağlanmasına neden olurlar.
İnsanlar bu araçlardan kurtulup zorla bir gereklilik kazandırılmış dünyadan sıyrılmalıdırlar. Tanrı ölmüştür; çünkü insan kendi hareketlerini yönlendirebilecek düzeydedir. Fakat tahmin edildiği gibi Nietzsche bu durumdan tam bir çıkış önermez. Bu çıkışı insanların başarabileceğini söyler.
Tanrı'nın ölümünü büyük bir reddedişe ve kendi üzerimizde sürekli bir zafere dönüştüremezsek, bu kaybın bedelini ödemek zorunda kalırız.

  Alıntı ile Cevapla

Alt 15 - 09 - 2015, 09:03   #4 (permalink)
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere kapalı
Cevap: Friedrich Nietzsche


25 Ağustos 1900 Friedrich Wilhelm Nietzsche öldü

Akıllı ol, Ariadne!
Küçük kulakların var,
Benim kulaklarım var sende;
Zekice bir sözcük sok içlerine.
Kendini sevecekse kişi,
Önce nefret etmek zorunda değil mi kendisinden?
L a b i r e n t i n i m b e n s e n i n. . .

Nietzsche, 24 yaşındayken Basel Üniversitesi'nde Klasik Filoloji profesörü oldu. On yıl sonra ise tüm hayatı boyunca peşini bırakmayan hastalıkları nedeniyle profesörlükten ayrılmak zorunda kaldı. Böylece henüz pek tanınmayan bir yazar olarak Fransa, İtalya, Almanya ve İsviçre'yi dolaştı. 44 yaşındayken ağır bir ruh hastalığına tutuldu. Hayatının geri kalan kısmında çalışamadı ve bakıma muhtaç oldu, 55 yaşında ölünceye dek önce annesi, sonra da kız kardeşi tarafından bakıldı. 1890'ların başından itibaren hızla tanınmaya başladı, ancak o bunun farkına varamadı.

Genç Nietzsche, özellikle filozof Schopenhauer'den çok etkilenmişti. Daha sonra Schopenhauer'in pesimizmini aşmak istedi ve felsefesinin merkezine yaşamın radikal bir olumlanmasını yerleştirdi. Eserlerinde ahlak, din, felsefe, bilim ve sanat formları sert bir şekilde eleştirilir. Çağdaş kültür, onun gözünde Antik Yunan'a kıyasla yaşam karşısında çok daha zayıftı. Nietzsche'nin tekrarlanan saldırılarının başlıca hedefi Hıristiyan ahlakı, Hıristiyan ve Platoncu metafizikti. Gerçeğin değerini sorgulamak suretiyle modern ve postmodern felsefi düşüncelerin önünü açtı. Nietzsche'nin "üstün insan", "güç istenci" veya "bengi dönüş" gibi konseptleri bugün bile yorumlara ve tartışmalara neden olmaktadır.

Nietzsche'nin düşünceleri felsefenin çok ötesine etki etmiş, çok farklı yorum ve değerlendirmelere konu olmuştur. Yazılarında katı bir sistematik vardır; düşüncelerini ifade etmek için aforizmalar kullanmıştır. Zerdüşt Böyle Buyurdu adlı eserinde kullandığı coşkulu-lirik stil, onun bir yazar olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Nietzsche'nin kişiliğine duyulan biyografik ve psikolojik ilgi, diğer filozoflara nazaran çok daha büyüktür.

Nietzsche, "tanrının ölümü" metaforuyla içinde yaşadığı burjuva toplumunun çelişkilerini eleştiriyordu, ama bir devrimci değildi. Bir idealist olarak tarihi sınıfların değil, bireylerin yaptığını düşünüyor ve bunu "üstün insan" metaforuyla ortaya koyuyordu. Yığınları bir sürü olarak görüyor, bu sürünün ancak doğuştan gelen üstün niteliklere sahip, bu niteliklerini zaman içerisinde geliştiren liderler tarafından güdülebileceğini söylüyordu.

Nietzsche, eserlerinde sık sık kendisine yer veriyordu. Wagner'e duyduğu büyük hayranlık, onun Wagner'in eşi Cosima'ya büyük bir hayranlıkla, platonik bir aşkla bağlanmasına yol açmıştı. "Ariadne'nin Yakınması" adlı şiirinde kendisini esriklik tanrısı Dionysos yerine koyuyor, canına kıyan prenses Ariadne olarak gördüğü Cosima'yı göğe alıp bir tanrıça kılıyordu.

Almanca dilini büyük bir ustalıkla kullanan ve bugün bile hakkında sayısız kitabın yazıldığı filozofun eserlerinin bir kısmı şunlardır:

Tragedya'nın Doğuşu
Ecce Homo
Böyle Buyurdu Zerdüşt
Tan Kızıllığı
Nietzsche Wagner'e Karşı- Wagner Olayı
Gezgin İle Gölgesi
Gelecekteki Felsefe
Ecco Homo
Dionysos Dithrambosları
Deccal
Ahlakın Soykütüğü Üstüne
Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe
Putların Alacakaranlığı
Tarih Üzerine

  Alıntı ile Cevapla

Cevapla



Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık